Hürriyet

Bumerang - Yazarkafe

23 Ekim 2012 Salı

hayat benimle sek sek oynuyor

Kendini, kapısı üstüne kapanmış karanlık dört duvar bir hayatta bulursun bazen. Kapıya vurulan zincir düpedüz yüreğine vurulmuştur aslında, hayatından ziyade. Dışarıda ki ışığa dalarsın ve o ışıktan faydalanan insanları kıskanırsın. Çiçekleri, böcekleri, gülümseyerek, göğsünü gererek pencerenin önünde güneşe ''merhaba'' diyenleri 
bile...
                                                 


Öylece kaldığın kapının ardına, yere çöker, artık kapının diğer tarafında kalan hayatına ağlarsın. Seni bırakıp gidenlere, cennete gönderdiklerine, kendinden kaybettiklerine, yanındayken bile çok uzağına düşenlere, çocukken atladığın ve inceldiği yerden kopan ipine, kaybolan misketlerine, topraklı yoldan silinen üç tekerlekli bisikletinin izine, yitip giden çocukluk hayallerine..

Hala, sokakta oyun oynayan bir çocuk vardır içinde; sen ise sakat kalmış ruhun ile oturduğun yerden adım atmaya çalışırsın; o kapıdan karanlık hayatına sızan ışığa doğru, kendince... Koltuk altların acımasın diye değneklerine sardığın sararmış göz yaşı bezlerine silersin gözlerini gizlice. 

Ve birgün uyanıp aynaya baktığında rastlarsın; hayatın senin çizdiğin yerden izlerini silip, yüzüne çizdiği sek sek çizgilerine...