Hürriyet

Bumerang - Yazarkafe

15 Aralık 2009 Salı

KURTULAMAYACAKSIN ÇIKARDIĞIN YANGINDAN

herşeye
seni bitirmek için
başlıyorum.

kim gelse
yabancı,
kim dokunsa,
seni aldatıyorum.

belki de
sana ait olduğum için
bu kadar sevdiler beni.

senin hayalinle
baş edemedikleri için,
çekip gittiler.

nereye yürüsem
senin kapına
gelmiş buluyorum
kendimi.

kurtulamayacaksın
çıkardığın yangından.
çıkamayacaksın,
kendini içimde unutup
üstüne kilitlediğin
kapıdan.

00:46 15.12.09

12 Aralık 2009 Cumartesi

ÇOK BENZER İNTİHARA

hayata
sığıntısın sen;
içinde
koparamadığın bir çığlıktan
ibaret.

bekleme,
gelmeyecek.

günden güne
unutmaya çalıştığın adam
aslında içten içe
çığ gibi büyüyecek.

ve kurtulma ümidiyle
içinde ki o çığlığı
kopardığında,
yine sen olacaksın kalan
düşürdüğün o çığın altında.

bekleme.

belki de
hiç olmadı.
bu,
yarattığın boşluğun
hayalidir aslında.

hayalden ibaret adamlar,
sadece
hayal kurdururlar insana.

ya içinde ki
koparamadığın çığlıkla
yaşayıp öleceksin,
ya da çığlığını koparıp
kalarak o çığın altında.

ikisi de ölümdür;
biri kabullenmek,
diğeri de çok benzer
intihara.

09.12.2009

BOYNUN

sen gelirsen,
rolüm biter.
ağlayarak sarılırım
boynuna.

boynun ki;
öyle güzel,
öyle beyaz,
öyle uzun,
öyle sıcak.
ne gözyaşlarıma şahit,
öyle ağlanası.

benimkiyse
hala sana
kıldan ince.

28 Ekim 2009 Çarşamba

KAYIP EŞYA DÜKKANI

sen gittikten sonra
çok şey
değişmedi hayatında.

senin bir yerlerde unuttuğun kadın,
elden ele geçerek
bırakılmış gibi
bir kayıp eşya dükkanına.
yıllardır
öyle bekliyor hala
kalbinden asılmış olarak
duvarında.

18 Eylül 2009 Cuma

EKMEK KIRINTILARI

sendin
günah olmasın diye
hayattan süpürülen
kırıntıları,
annenin
kavgayla böldüğü
ekmeğin.

ne hayallerle
ve umutlarla
büyütüldün,
acıyla yok oldu
bedenin.

bana
yabancı bir tarafı
yok hikayenin.

12 Eylül 2009 Cumartesi

ACISINA YENİLEN AT

sana çare olmadığımı
zamanla
öğrendin.

içine girdiğinde
alıştığın
o küçük hayatı
dışarıdan baktığında
hep küçümsedin.

sen aslında
o büyüttüğün hayatında
birtürlü
sevgiye dönmeyen
bir dildin.

fotoğraflarımda,
masumuyetimin
hüzünle karışarak
yüzüme çökmesinden
tam sıkıldığım o anda
yüzüme oturan
öfkeydin.

anahtarlarımı
boynuna astıkça
kilitlendin.

bundan sonra
bir adım daha
ötesine geçemem
aramıza çektiğin
o ipin.

duvar örmekten
daha iyidir deme,
sen anlayamazsın
nasıl bir his olduğunu;
sana gelirken
bir duvarı aşamadan değil de
bir adım da geçemeden ipi,
ölmenin;

bir parçasından,
ve yüzlerce kastan
bu denli güçlü
yarattığı halde Tanrı'nın,
nasıl bir şey olduğunu
acına yenilmenin.

içimde acıklı bir
keman sesi,
sesi nasıl olabilir ki;
aynı benim gibi güçlü ve
acıyla ölmüş bir atın
kuyruğundan telleri.

29 Mayıs 2009 Cuma

ÖLMEK

demiştim ki;
''tek dileğim
merhametli bir
mezar bekçisine düşmek.''

sularsa
üstümde açar;
ne gözüm arkada kalır,
ne de öksüz,
penceremin
önünde ki
çiçek.

bugün
şöyle bir
başımı kaldırdım,

ne bekçi kalmış,
ne çiçek...

işte böyle birşey
ölmek.

29.05.2009 - 20:00

27 Mayıs 2009 Çarşamba

SABAH KAHVESİNİ YUDUMLUYORDU KALBİMİN VERANDASINDA

...en iyi arkadaşım, dedem'e...

bir sabah
uyandığımda,

yalnızlığım
eşyalarımı toparlamamı
bekliyordu,
gittiğin
yere kurulup
sabah kahvesini
yudumlayarak
kalbimin verandasında.

birkaç eşyam
ve
giderken
cebinden düşürdüğün
mendilinden başka
hiçbir şeyi
koymamı
beklemeden
bavuluma,

aldı beni.

yaka paça.

terliklerimle
çıktım yola.

üzülme,
yanına da
yalın ayak geleceğim
nasıl olsa.

BAKTIĞIN HERŞEYİN ARKASINA DÜŞÜYOR GÖLGESİ












...T. emre eke' ye...

geçtiğin yerlerinde
hayatın yelesi
yüzünle savruluyor.

acı hep vardı.
yüzün,
bazen.

yaralamıyor
desen yalan olur,
alışıyor insan desen
çok güzel bir masal.
şimdi,
kendi yolculuğuna
gönderiyorsun
kendini.

ses etmeden annene,
sabah bırakarak
alnına
dudak izini.

yanına
çok sevdiği çiçeğinin
dibinden
bir avuç toprak alıyorsun
gömmek için kalbini.

şehirde
bedenin
sapasağlam bulunuyor;
uzak,
yolları karla kaplı,
inadına çiçekli
bir köy yolunun
kenarından topluyorlar
içini.

yolda,
bir kere ısırmışsın ekmeğini.

yolda,

geçerken
baktığın her şeyin
arkasına düşmüş gölgesi.

30 Nisan 2009 Perşembe

HAYALİ KADIN

hiçbir zaman yenemeyeceksin
içine düşman gibi
hapsettiğin aşkını,
yalnızlığının
yalan hançeriyle.

hayali bir kadındım
hep içinde,
görüntümün altında yatan
diğer gerçeğinle.
hırsla,
inanarak,
kendinden kurtulma
ümidinle sarıldın bana
bir can simidine tutunur gibi;
bir gün O olurum diye belki.

senin yılmadan
hayali kadınına sarılman,
asıl gerçeğine
ulaşma halindi
utanmadan.

oysa istesen
bir çok kadına
benzeyebilirdim ben
sen beni
hayalle gerçek arasında
siyaha boyamadan.

Bir cümleye
iki özne çok,
gizlisi bende saklı
diyerek
beni cümlenden
atmadan.

Şimdi
tek bir kadınım,
gerçeğinle ve
içimde O'na benzeterek
alıp gittiğin
kadınlarca tek edilmiş
bir kadın.

23 Mart 2009 Pazartesi

YANILMA PAYI

...mehtap'ın yüzüne...

yüzün yangın yeri.
kalbinin kırılan yerinden ağrıyorsun.
perdeyi aralayarak ardından baktığın çocukluğuna
perdenin arkasından ağlıyorsun.
dünüm mü vardı ki,bugünüm olsun
diyorsun,
ağlamalarının aralarına
gülüşlerini
yanılma payı gibi serpiştiriyorsun.
kalbin yangın yeri,
ağlayarak söndüreceğini sandığın ateşi
bana anlatarak harlıyorsun.
çok köy yağmalandı içinde,
küllerinden bir şehir düşlüyorsun.


22.03.2009- 23:45

7 Şubat 2009 Cumartesi

acıyla yoğrulan yerlerin
açığa çıkıyor.
sen de
güneşe aldandıkça
geceye
boğulanlardansın.
seni şehirden ayıran
sınırları çizen
sokaklarda
kaybolanlardansın.
aşkta yitip giden
yüzün,
içinde batırdığı
kalbin ile
su alanlardansın.
kendini hatırladığını sanıp,
aslında unutanlardansın.
güçlü olmalısın,
seni büyütürken
senin yaşadıklarına
göğüs germiş bir kadındansın.

07.02.2009 - 23:55

28 Ocak 2009 Çarşamba

YER,GÜN,SAAT

yer
aynı yer.
senin
gittiğim dediğin
benim kaldığım
dediğim.
yer
aynı
yer.

gün
aynı gün.
senin
dünün
benim
hala
bugünüm.

saati
senin için çok
geç
benim için çok
erken.

zaten
benim için
hep çok erkendi
sana göre
çok geç kalınmış
saatler.

bir takvim sayfasında,
durmuş bir saat yelkovanında
asılı kalıp
kaldım
zamanın inadına.

bu yüzden işte
içimin çürüyüp
yüzümün
meydan okuması
zamana.

ARAMIZDA KALIRSA SEVİNİRİM

ömrümün
tam ortasında
anneme çocuk,
sana kadın,
kendime yabancı
kaldım,
saçlarımı tarıyorum
gözlerimi kaçırarak
hayatımın
pejmurde
aynasında.

gerçek yüzünü gösteriyor
hayat
ve
her sabah uyandığımda
yüzüme
bir çizik daha
atmış buluyorum
kör falçatasıyla.

yüzümün
aksini
gördüğüm her yerden
kaçtığım için
bu kadar dağınık
saçlarım.

kalırsa
sevinirim
aramızda.