Hürriyet

Bumerang - Yazarkafe

28 Kasım 2008 Cuma

AĞLADIKÇA ANLADIM

sobelenmeye
ramak kalmış
saklanmalarımdan
görünen bir yerlerde
görünmemeye alıştırılmışlığa
uzanan
bir çocukluktu yaşadığım;
O zamanlar iki kişilik olan,
şimdi ise ancak tek başıma
sığabileceğim salıncağı
dalında asılı bıraktığım
O ağacın
köklendiği bahçede.

Adamı acıtan yalnızlık olmamalıydı;
anneannemin
ölüm haberini duyar duymaz
odasına gidip
nüfus cüzdanını
çıkararak masanın üstüne bırakan
ve
tabutuna iğne ile
iliştirilmiş
adı soyadı yazan
o kağıt parçasını
alıp cebine koyup
çok uzun seneler cebinde taşıyan
dedeme göre.

Derdi ki dedem;
ayrılmak,
nüfustan silinmek
değildir.

yürekten,
sol göğüsten,
insanlıktan,
hayattan
silinmektir,
kendini
silmektir
asıl
eyrılık.

Çok zaman sonra anladım.

ruh gibi
sokaklarını topuklayarak
semtlerine hayran olduğum
bu şehri
kendime zindan ederek
yanımda kimliğimle
nüfusundan silindim.

önümü kesen kimliksiz adamların
sahte kimlikleriyle dolaştığı
bu şehrin sokaklarından
kendimi onlara acıtarak geçtim.

Sahte kimlikle kaydettikleri
nüfuslarından
gerçek cümlelerle silindim.

‘’ne kadar kalabalıklaşırsa insan,
o kadar yalnız kalır’’ derdi;

Hak etmeyenlere
harcayarak
güzel,
zincirleme,
biraz da devrik
cümlelerimin
anlamlarından silindim.

‘’ne kadar birini alırsan,
O kadar daralır oyun bahçen hayatında’’
derdi;

ben
tuttuğum ellerden,
kokumu bıraktığım
esmer omzun nüfusundan silindim,

Anladım.

Ağladıkça anladım,

Anladıkça ağladım.

27.02.08 - 02:34

Hiç yorum yok: